Suyun Korunması Tüm Dünya İçin Önemli Bir Mesele
Su, tüm canlıların yeryüzündeki yaşamlarını sürdürebilmeleri için vazgeçilmez ihtiyaçlardan biridir. Su kaynakları su kirliliği, iklim değişikliği, hızlı nüfus artışına bağlı su havzalarındaki yapılaşma ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi gibi nedenlerle giderek azalmaktadır. Bu da suyun korunması konusunda her paydaşın kendi sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini göstermektedir. Günümüzde sıfır enerji binalar dünyadaki su ayak izinin azaltılması konusunda önemli girişimlerden biridir.
BM Dünya Su Geliştirme Raporu 2020'ye göre, küresel su kullanımı son 100 yılda altı kat artmıştır ve artan nüfus, ekonomik gelişmeler ve değişen tüketim alışkanlıkları sonucu olarak yılda yaklaşık % 1 oranında istikrarlı bir şekilde büyümeye devam etmektedir. Daha düzensiz ve belirsiz bir arzla birleştiğinde, iklim değişikliği şu anda su sıkıntısı çeken bölgelerin durumunu kötüleştirecek ve bugün su kaynaklarının hâlâ bol olduğu bölgelerde de su stresi yaratacaktır (Birleşmiş Milletler, 2020).
Su Kayıplarının Büyük Bir Kısmı Sızıntı İle Meydana Gelmektedir
İklim değişikliği ve suyun kimyasal içeriği gibi etkenlerin yanı sıra, su kayıplarının büyük bir kısmı suyun taşınması ve depolanması sırasında gerçekleşen sızıntı ile meydana gelmektedir.
Tüm dünyada her yıl içme suyunda yaklaşık 14,5 milyar dolar ekonomik kayıp gerçekleşmektedir. Bu kayıp büyük bir oranda içme suyu sızıntısı ile meydana gelmektedir. ABD'de evlerdeki su sızıntılarının yılda 3 trilyon litreyi aştığı düşünülüyor. Bu rakam, Los Angelas, Miami ve Chicago'nun toplam 1 yıllık su kullanım miktarına eş değerdir. Sızıntı tespiti için geliştirilen çözümler ve modern boru kullanımı, su sızıntı oranını düşürmek için önemli araçlardır. Bununla birlikte, Dünya Bankası’nın verilerine göre günlük yaklaşık 45 milyon m3 su (yaklaşık 200 milyon insanın ihtiyacına karşılık gelen miktar) içme suyu şebekelerinde kaybolmaktadır (Dünya Bankası, 2018).
Suyun taşınması ve depolanması sırasında gerçekleşen su kayıplarının ana sebeblerini malzeme kaybı, kireçlenme, kabuklaşma ve artan iç yüzey pürüzlülüğü gibi korozyon kaynaklı hasarlar ve dağıtım hatlarındaki hatalı montaj, yanlış birleştirme yöntemleri oluşturmaktadır. Alt yapı tesisatında olduğu gibi bina iç tesisatında da su kaçaklarını önlemek için tesisat malzemesi seçimi önem arz etmektedir.
Su Kaçaklarının Önlenmesi Kaliteli Malzeme Kullanımı İle Mümkün
Eskimiş/yaşlanmış altyapılar, dünyadaki içme suyunun % 33'ünde kayıp ve kaçaklara neden olmaktadır. Ana su dağıtım hatlarının büyük bir kısmı çok yüksek korozyon potansiyeline sahip çelik borulardan oluşmaktadır. Borular içerisinde korozyona bağlı oluşan kabuklanmalar, iç kesitlerde daralmalara yol açarak akış miktarını azaltır ve suyu kirletir. Korozyon aynı zamanda et kalınlığını düşürerek borunun basınç dayanımı olumsuz etkiler, yırtılmalar ve patlamalara sebebiyet verir. Bu durum yüksek maliyetli zararlara ve su kayıplarına yol açar.
Su kayıp&kaçaklarının en önemli ve en temel sebeplerinden biri de, dağıtım hatlarındaki hatalı montaj, yanlış birleştirme yöntemleridir. Taşıyıcı boru hatlarının kaynak yöntemleri ve bu kaynakların kalite kontrolü kayıp&kaçak miktar ve oranlarında belirleyici rol oynamaktadır. Alt yapı sistemlerinde ve binalarda plastik boru kullanımı su kaçaklarını minimize eder. Geçmişte özellikle polimerden imal edilmiş ana şebeke hatlarında kaynak kalitesi tahribatsız yöntemlerle (NDT) kontrol edilemezken, günümüzde tahribatsız muayene yöntemleri ile kaynak kontrolü hem çok kolay yapılabilmekte hem de yüksek güvenilirlikte sonuçlar vererek mevcut riskleri ortadan kaldırmakta ve su kaçaklarının önüne geçmeyi hedeflemektedir.
Eğer sürdürülebilir teknolojilere yatırım yapmazsak geri dönüşü olmayan bir çok zorlukla karşılaşmamız kaçılmazdır.